Cariyeler ve Sömürülen Cinsellikleri

Ali Rıza Demircan 2022-06-08

Cariyeler ve Sömürülen Cinsellikleri

Cariyeler ve Sömürülen Cinsellikleri*

 

Cariyeler ve Cinsellikleri konusu tarafımızdan “Kurân ve Sünnet Işığında Câriyeler ve Sömürülen Cinsellikleri” isimi 304 sayfalık kitabımızda incelenmiştir.Okuyacağınız makale, bu kitabımızdan, Islâm’a Göre Cinsel Hayat isimli kitabımız için çıkarılan özettir.  Ali Rıza Demircan

 

Giriş

İslâm Dîni’ni insanlık için hayat düzeni kılan Allah’tır.Bütün Peygamberlerin ortak tebliği olan İslâm Dîni’nin son ve evrensel Peygamberi Hz.Muhammed ve son Kutsal Kitab’ı Kur’ân’dır.

 

Yarattığı insanlara pek merhametli olan Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm’de bütün insanlara iyilik edilmesini ve adaletli olunmasını emretmiştir. Müminleri barışçı olmaya çağırmıştır. Barış sözleşmelerinin gereğininin yerine getirilmesini istemiştir. (Mümtahine 8,Bakara 208,Tevbe 4) İnsanların birbirbirleri üzerinde zalimce otorite kurmalarını engellemek için de savaş açanlarla savaşılmasını emir buyurmuştur: 

“Sizinle savaşanlarla Allahın koyduğu ölçüler içinde  siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin.(Savaşmayanları öldürme ve esîrleri öldürüp  köleleştirme gibi ) aşırılıkları Allah sevmez.”(Bakara 190)

 

Yüce Rabbimiz, meşrû savaş sonrasında - geçici süreli- esîr alınmasını onaylamıştır. Karşılıksız veya fidye/bedel  karşılığı  bırakılmasını  emrettiği esîrlerin öldürülmeleri ve  köleleştirilmelerini yasaklamıştır.(Muhammed 4) Câriye olarak isimlendirilen savaş esîri kadınlarla  cinsel ilişkiye girilmesini de rızaya dayalı nikâh şartına bağlamıştır.Üstelik ana babaya  ve akrabaya iyilik yapılır gibi savaş esîrlerine de iyiliik yapılmasını emretmiştir:

 

 “…Esîrlerinize Allah görüyor bilinci içinde iyilik yapın; güzelce ve  ikramkâr davranın…” (Nisa 36)

                                                               ***

İşaret edildiği gibi kendileriyle nikâh sözleşmesi yapılarak ilişkiye girilebilecek kadınların bir kısmını da savaş esîrleri olan câriyeler oluşturmaktadır.

İslam Dîni’nin  temel kaynakları olan Kur’ân ve Sünnet’te, câriyeler konusuna genişce yer verilmektedir. Biz de vereceğiz. Çünkü vermemizi gerektiren özel sebepler de vadır. Bunlara üç madde halinde değineceğiz: 

 

a. Câriyeler ve Sömürülen Cinsellikleri konusu Kurân ve Sünnet’e uygun olarak anlaşılamadığı veya anlaşıldıysa da kaynaklarımıza yansıtılıp uygulamaya egemen kılınamadığı için büyük ölçüde istismar edilmiş, Müslümanların da îmanlarını zedelemiş ve de zedelemekte olan bir konudur.

 

b. Câriyeler, dönemimiz kaynaklarında bile Kur’ân ve Sünnet’e aykırı bir şekilde genelde köleler, özelde satın alınabilen cinsel partner olarak sunuldukları için kültürümüzün yerilmesine sebep olmuştur ve olmaktadır. İnternet’te yapılacak bir gezinti, sebep olduğumuz vehameti kavratacaktır.
 

c. Savaşlar durmayacağı ve köleleştirilemeyecek ve odalıklaştırılamayacak savaş esîrleri olarak câriyeler var olacağı ve onlarla ilgili Kur’ân ve Sünnet yasaları Kıyamet Günü’ne kadar varlığını koruyacağı için konunun tarafımızdan bilinmesi farz-ı kifaye  görevimizdir.
 

Geleneksel Hukûkumuzda   Cariyeler    

                                                                         

Üzülerek ifade edelim: Geleneksel İslâm Hukûku’unda savaş esîrleri olan câriyelerin köleleştirilmelerine ve odalık edînilerek kendileriyle nikâhsız ilişkiye girilmesine onay verici İslâm dışı bir yapı oluşturulmuştur. Gerçi uygulamada câriyelere insanca davranılmış ve  sonuçta büyük ölçüde  azat edilmişlerdir. Ne var ki bu insanlık dışı sömürücü yapı İslâm Coğrafyası yanı sıra bütün  dünyada da asırlar boyu sürdürülmüştür ve  teoride halen de sürdürülmektedir. Köleleştirme ve odalıklaştırma özellikle Batı Dünyası’nda ise çağlar boyu en acımasız bir şekilde yaşatılmıştır.Modern versiyonu  hâlâ da yaşatılmaktadır.*

 

Kur’ân ve Sünnet’te Câriyeler

 

Genelde köleler,özelde köleleştirilen savaş esîrleri olan câriyeler konusunda   Kur’ân ve Sünnet’in bize söylettiği, kanıtlanabilir ilmî doğruları yukarıda adı geçen eserimizden şöylece özetleyebiliriz:

İslâm Dîni, tarihten ve câhiliyet toplumundan devraldığı insanlık dışı köleliği, kendine özgü insancıl kuralları olan “İslâm Savaş Esîrliği Sistemi”ni kurarak “kuramsal ve kurumsal” olarak yasaklamıştır.

İslâm literatüründe, Hz. Peygamber dönemine ilişkin olarak yer alan kölelere yönelik uygulamalar, İslâm öncesi Câhiliyet döneminden intikal eden  kölelerle ilgilidir. Çünkü Peygamberimizin yönettiği İslâmî dönemde meşrû savaşlar sonucu alınan esîrlerin hiç birisi köleleştirilmemiştir. Üstelik onlar kısa süreler içinde de özgürlüklerine kavuşturulmuşlardır.

Yalnızca Allah’a kulluğa yönlendiren İslâm, tesîs etmediği fakat zulümlerine tanık olduğu kullara kulluk düzeni olan köleliği, oluşturduğu İslâm Savaş Esîrliği Sistemi ile kökten yasaklamıştır. O, kurduğu sistem gereği meşrû harp sonucunda ve ancak saldırgan düşmanın stratejik hedefleri tahrîp edildikten sonra esîrler alınmasını ve gereğinde İslâmî yönetimce savaşan mücahidlere dağıtılmasını onaylar. Onların  köleleleştirilmelerini ve -savaş suçlusu olmayanların- öldürülmelerini de yasaklar.Yalnızca karşılıksız veya fidye karşılığı bırakılmalarını emreder.

Başta isteğe dayalı  görevler olmak üzere yüklediği îmanî, ahlâkî ve hukûkî görevlerle esîrlerin salıverilmesini ilkeleştirir.1

İnsan üzerinde ilâhlaşma olan ve İslâm tarafından mahkûm edilen kölelik, hiçbir şekilde yapılana benzeri ile karşılık verme olan mütekabiliyet yoluyla da meşrûlaştırılıp yasallaştırılamaz.

 

Câriyeler Geçici Statülü Savaş Esîrleridir.2

 

Onlarla mülkiyet yoluyla asla ilişkiye girilemez.

Esâretleri süresince câriyelerle cinsel ilişkiye girilmesini yasaklayan İslâm, onlarla belirlediği şartlar içinde evlenilmesini câiz görür. Evlendirilmelerini ise teşvîk eder.3

 

İslâm Toplumu’nda kamunun veya şahısların Mâlik/Ehil olduğu Ehl-i kitap ve Müslüman namuslu câriyelerle ancak bekâr veya dul olup da Müslüman hür kadınlarla evlenmeye güç yetiremeyen erkekler evlenebilir.Evlenmek için mâlikin/ehilin (hukûken tasarrufa yetkili kişi) ve câriyenin izninin alınması, mehrinin câriyenin kendisine verilmesi ve evlenecek kişinin zinaya düşme ihtimalinin de bulunması gerekir. 4

Kişinin kendi câriyesiyle ilişkiye girebilmesi için onunla evlenmesi, bunun için de bekâr veya dul olması, ayrıca Yetkili Merci’ olan kamu kurumundan( Malik/Ehil) izin alıp câriye üzerindeki mülkiyet hakkını mehir olarak ortaya koyması icab eder. Cinsel ilişki mülkiyet bedeli olacağından zifaf sonrasında câriye hür olur.

       Hür Müslüman erkekler, Ehl-i Kitap ve tercihan Müslüman namuslu câriyelerle evlenebildiği gibi hür Müslüman namuslu kadınlar da başkaları veya kendilerine ait Müslüman olmuş iffetli erkek esîrlerle evlenebilir.

Müslüman câriyeler, hür Müslüman kadınlar gibi örtünme ile yükümlüdürler. Çünkü onlar da örtünme emrine muhatap olan Müslüman kadınlardır ve Müslümanların kadınlarıdır.5

Esaret geçicidir, onun Kur’ân ve Sünnet toplumunda sürekli olarak yaşatılması mümkün değildir, Esîrleri köleleştirmek ise insanlar üzerinde ilâhlaşmaktır, egemenliğinde Allah’a ortak koşmaktır.

Yerdeki ve göklerdeki varlıkların kendisi için yaratıldığı yüce bir varlık olan insanın bir organının bile ticarete konu edilmesini onaylamayan İslâm, onların satışını değil, üzerlerinde oluşmuş fidye bedelinin alımını amaçlayan devir işlemlerini onaylar. Devir işlemlerine konu edilemeyecek yarı özgür câriyeler de pek çoktur.

İnançları ne olursa olsun câriyelerin can, ırz, vicdan ve dîn hürriyeti gibi temel hakları saklıdır. Mal sahibi olabildikleri gibi vâris olabilir ve mîras da bırakabilirler.

Zina suçu cezası ve evlilikte mâlik izni dışında, kısıtlayıcı açık bir hüküm olmadığı için Müslüman câriyeler, genelde hür Müslüman kadınlar gibi yükümlüdürler. Onların cuma namazı, zekât, hac ve genel seferberlikte cihad gibi görevlerle yükümlü olmayışı ilkesel değil, diğer hür kadınlarda olduğu gibi şartlara ilişkindir.

Gayr-ı Müslim veya Müslüman; inançları ne olursa olsun câriyelere karşı işlenen suçlar ve cezaları, hürlere karşı işlenen suçlar ve cezaları gibidir. Evlileri için zina suçu cezası dışında, onların işledikleri hırsızlık ve insan öldürme gibi suçlar da hür kadınların işledikleri suçlar gibi cezalandırılır.

 

Savaş esîrleri olarak gelecekte de olabilecekleri için câriyelerin alınıp satılarak ve odalık edinilerek köleleştirilemeyeceğine ilişkin Kur’ân hükümleri, savaş esîrleri statüsü olarak Kıyamet’e kadar geçerli olacaktır.

                                                                        ***

       

Genel nitelikli bu özet açıklamalardan sonra savaş esîri olan câriyelerle köleleştirilerek odalık edinme yoluyla değil ancak evlilik/nikâh yoluyla cinsel ilişkiye giriebileceğine ilişkin Kur’ân âyetlerini açıklayarak konumuzu aydınlatmaya devam edelim.

 

Câriyelerle İlişkideTek Yolun Evlilik Olduğunu Gösteren Âyetler:

 

1- Nûr sûresinin 32. âyeti ile verilen evlendirme emri.

 

Câriyelerle ilişkiye girmenin tek yolu, Kur’ân hükmü olarak evliliktir. Nûr sûresinin 32. âyetinde Rabbimiz şöyle buyurur:

 

«Sizden (Müslüman olan) hür bekâr ve dulları, erkek esîrleriniz ve kadınlarınızdan/câriyelerinizden de (Müslüman veya Ehl-i Kitap olup) sorumluluk üstlenebilecek olanları evlendirin. Onlar fakir iseler, Allah, lütfu ile onları yoksulluktan kurtarır. Allah bolca verendir ve her şeyi bilendir.”

 

Açıkça görüleceği üzere evlendirilecek kişiler arasında erkek ve kadın esîrler de yer almaktadır. Allah, bir taraftan şahıslara ve İslâm Toplumu yönetimine evlendirme görevini yüklerken diğer taraftan da örneklendirileceği üzere birleşmenin tek yolu olan evliliğe yönlendirmektedir.

İyice bilinmelidir ki Allah’ın Kitabı’ında ve O’nun elçisi Hz.Muhammed’in çizgisinde esîr pazarından câriye satın alma ve  nikâh akdi/sözleşmesi yapmadan cinsel partner edinme şeklinde bir uygulama yoktur.
 

2- Nisâ sûresinin  3. âyeti  ile verilen hürle veya câriye ile evlenme emri

وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَاۤءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاع

َ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ ذٰلِكَ اَدْنٰىۤ اَلَّا تَعُولُو   ا

Eğer yetimler/yetimler gibi korumasız olan kadınlar hakkında adâleti yerine getirmeyeceğinizden korkarsanız, size helâl olan diğer kadınlardan ikisi-üçü-dördü ile  birden evlenebilirsiniz. Ama onlara adâletli davranamayacağınızdan korkarsanız o zaman bir tanesi ile veya mâlik olduğunuz (savaş esîri câriye ) ile evlenin. Adâletten ayrılmamanız için en uygun yol budur.”

Nisâ sûresinin meâli verilen bu 3. âyeti de câriyelerle ilişki için evliliği emretmektedir.

 

3- Nisâ sûresinin  25. âyeti ile şartları belirlenerek verilen câriye ile evlenme emri

وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ مِنْكُمْ طَوْلًا اَنْ يَنْكِحَ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ فَمِنْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ مِنْ فَتَيَاتِكُمُ الْمُؤْمِنَاتِ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِا۪يمَانِكُمْ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍ فَانْكِحُوهُنَّ بِاِذْنِ اَهْلِهِنَّ وَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ…

“İçinizden her kim (malî veya kültürel yetersizlik sebebiyle) hür/ iffetli Müslüman kadınlarla evlenmeye güç getiremezse, o takdirde mâlik olduğunuz (genç) Müslüman cariyelerinizle evlenebilirsiniz. Hür de esîr de olsanız Âdem’in çocuklarısınız ve Allah, katında değerinizi belirleyecek îmanınızı en iyi bilendir. 

O halde namuslu olan; zinadan kaçınan ve gizli dost edinmeyen  câriyelerle üzerlerinde hukûken tasarrufa yetkili olan kişilerin/kurumların iznini alarak evlenin ve onların mehirlerini de örfe uygun olarak verin.

Evlendikten sonra zina yapacak olurlarsa, onlara hür kadınlara uygulanan cezanın yarısı uygulanacaktır.

Câriyeyle evlenme izni, içinizden zina ederek günaha girmekten korkanlar içindir. Bununla birlikte bekârlığa katlanmanız câriyelerle evlilik yapmanızdan daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayan çok merhametli olandır.”

Nisâ sûresinin anlamı sunulan bu 25. âyeti, daha bir açıklık getirerek câriyelerle evlilik gerçeğini pekiştirmektedir.

Bu âyete göre Müslüman hür kadınlarla evlenmeye güç yetirememek, Müslüman (veya Ehl-i Kitab)câriyeleri tercîh etmek, câriyelerle mâliklerinin/ehlinin izniyle evlenmek, câriyeler namuslu olmak, mehirlerini cariyelerin bizzat kendilerine vermek ve zinadan korunma amacı gütmek gibi altı şarta uyularak câriyelerle evlenilebileceği açıklanmaktadır.

Burada işaret etme gereğini duyduğumuz bir husus da şudur:

        Nisâ sûresinin  25. âyetinde  değinildiği üzere hür kadınlar üzerine câriyeler nikâhlanamayacağı gibi, câriyeler üzerine de hür kadınlar nikâhlanamaz.Bir diğer anlatımla hür kadınlarla câriyeler nikâh yoluyla da olsa birleştirilemezler.7 Bu sebeple hür kadınlar üzerine cinsel ilişkiye girilebilecek -değil dilediğimiz kadar- bir tek câriye edinebilmek bile mümkün değildir. Yukarıda anlamını verdiğimiz Nisa sûresisinin 3.âyeti  ile, meâlini sunacağımız Müminûn sûresinin 5-6. âyetlerinde geçen“Veya” anlamındaki “Ev” edatı, önceliği hürlere verme koşuluyla  hür veya esîr eşlerden birinin tercîh edilmesi gereğini bildirmektedir:

Erkek veya kadın müminler üreme organları (olan Fercleri) ni korur / zina, eşcinsellik gibi yasak ilişkilerden korunurlar. Onlar karşı cinsten olan hür eşleri veya esîr eşleri ile yalnızca üreme organlarını kullanarak (üreme organlarından) cinsel ilişkiye girerler. Onlar sadece bu ilişkileri sebebiyle kınanmazlar.”6

 Konuya ilişkin ayrıntılı bilgiler ve diğer Kur’ânî deliller yukarıda adını verdiğimiz eserimizden alınabilir. Görüleceği üzere İslâm, câriyelerle de olsa nikâhsız ilişkiyi onaylamamakta ve nikâh dışı ilişkileri dünya ve âhirette cezalandırılması gereken suç/günah olarak değerlendirmektedir.

Bölümümüzü bitirirken sözü Peygamberimize bırakalım.

 -Allah şanını artırsın- O, kadınların yetimleri görerek bütün hayatı boyunca yakından ilgi gösterdiği ve gösterilmesini istediği câriyeleri, Rabbine kavuşmadan önceki son öğütlerinde de unutmamış ve müminleri şöylece uyarmıştır:

        - Aman namazınıza önem verin. Yönetiminiz altında bulunan kadın ve erkek esîrlerin haklarını gözetin; onlara güzelce davranın. Bu iki konuda Allah’ın sorgulaması ve azabına uğramaktan korunun.7

 

 

* İslam dünyasında köleleştirme ve odalık kılma İslâm'a aykırılığı ve genel olumsuzluğu içinde- kısmen de olsa insanî boyutlarda uygulandı.Kölelere adâlet ve onları iyilik ve

özgürlüğe kavuşturma, erdem olarak Cennet'e götürücü  işlemler olarak görüldü. Hz. Mûsa ve Îsa' nın öğretileri aksine Muharref Tevrat ve İncil'de onaylandığı,(1) Aristo ve Eflatun benzeri filozoflarca doğal görüldüğü, tarihten mîras alındığı ve sömürülebilir iş gücü

kaynağı olduğu için kölelik dünyada giderek yayıldı. Ne var ki İslam coğrafyasında yumuşak bir şekilde uygulanan kölelik yeryüzünün  diğer bütün bölgelerinde acımasız bir şekilde yaşatıldı. Köleler mal ve hayvan gibi görüldü. İşkence edilip öldürülmeleri

bile suç olmaktan çıkarıldı. Yeni Çağ'la ve Amerika kıtasının keşfiyle birlikte köleleştirme, tarihinin en büyük boyutlarına ulaştırıldı. Mâzilerinden aldıkları mîrasla İspanya,Portekiz,İngiltere,Fransa ve İtalya, ülkelerine kaçırdıkları, bir kısmı Müslüman olan

yüz binlerce Afrikalıyı köleleştirip sömürdüler.Onlar,16-19. Asırları arasında,yerlileri imha edilen Amerika kıtasına da, bir bölümü deniz yolculuklarında ölen milyonlarca Afrikalı götürdüler. Köleleştirilerek acımasızca ve ilkel şartlar altında çalıştırılan bu

Afrikalılar arasında Müslümanlar da vardı. Onlar, dört asır boyunca yaşadıkları insanlık dışı şartlara baş kaldırıp isyan ettilerse de özgürlüklerine kavuşamadılar.

Teknolojik devrimler sonucu insan gücüne  ihtiyaç azalınca ve kölelerin konut,gıda ve sağlık harcamaları artınca köleliğe karşı çıkıldı. Bir diğer anlatımla köleliğe, insanî duygulardan

https://www.alirizademircan.net:443/cariyeler-ve-somurulen-cinsellikleri-4-180h.html

 

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0